18 Eylül 2012 Salı

Kayıplar ve İsyanlar



Sabahın köründe uyanıp, duş alıp liseden 2 arkaşımla buluşup kahvaltı edicem. Sonra üçüncü buluşacağımız paşa efendimiz uyanınca onunla ilgilenicez. Ve bunları sırf ben şehir değiştirmiyorum onlar iki üç gün sonra gidecek diye yapıcam. Birinci isyanım bunaydı.

İkincisi ise, Adana hala ve hala sıcak. Millet İstanbul'da yağmur yağıyormuş, Ankara'da hırka mevsimi açılmış bilmem ne diye konuşuyor, ben klimam açık yazıyorum bu yazıyı.

Üçüncüsü, ders kaydım hiç istediğim gibi olmadı ve bu yüzden 3-4 saatlik uykuyla duruyorum. Feci sinirliyim.

Kayıplara gelelim,

Öyle arkadaş markadaş ayağım yok. Zaten arkadaşımı kaybetmek istemiyorsam, ona göre davranırım. Yanımda olmayan arkadaşlarım, ben üstelemediğim ya da istemediğim için yoklar. Ay neyse ne diyordum kayıplar, evet.

Cımbız kaybetmekten nefret ediyorum. En acil zamanda yok oluyor bulduğumda da işe yaramayacak bir zamanda bulmuş oluyorum. (Bu da bir isyan şekli aslında)

Törpülerimi kaybetmekten nefret ediyorum. Çantamda bir tane özellikle taşıyorum nolur nolmaz diye, onu da geçen çıkarmışım nereye koyduysam bulamıyorum. 

Ve son olarak, duygusala bağlayım. Peşimden koşan insanın, ben yüz vermeye karar verince, ya da ben de bir şeyler oluşmaya başladığı an kaybolmasından nefret ediyorum.

2 yorum: